7 Şubat 2012 Salı

Ben Dünyanın Tarafındayım...

Beynimin kızvımlarında anlayamadığım şeyler dolasıyor uzun zamandır. Bizler insanmıyız yoksa dıştan insan görünen birer şeytanmıyız. Dünya bizleri suşlamaya başladı artık ona yaptığımız bu zülüm karşısında bizlere ne yapabileceğini göstermeye başladı artık. Artık nasıl anlarsanız. Bu dünyayı el birliği ile bu hale getirmedikmi. Şimdi dersinizki ben birşey yapmadım elimden gelen bütün özeni gösterdim diyenler olacak içimizde. Hiç kaçarı yok tek suçlu var bizler. Ya biz yok ettik yada yokedene göz yumduk. Bu dünyada yaşıyan en gelişmiş beyne sahip olduğumuzu düşünmemizdendir. Neye göre gelişmişlik? Kim belirledi bu sistemi kendi kendimize uydurduğumuz kurallar değilmi bunlar. Toprağın altında hiç güneş yüzü görmemiş onca canlı toğrağı hiç durmadan karıştırmasa idi toprak olacakmıydı sanıyorsunuz. Kim daha gelişmiş? Hayvalar bir birlerini yerken herzaman en zayıf halkayı seçmezlermi peki tam tersi olsa idi o hayvanlar insanlaşırdı işte. Hiçbir yaşama becerisi olmayan, yaşamda hayatta kalmayı beceremeyen ama bir takım güçü elinde tutan hayvan kendi türünü dahi ezer, yer ve yok ederdi. Popilasyon alak bullak olurdu. Çoğü tür ne olduğunu anlamadan yok olup giderken bu dünyaya katkısı az asalak türler çoğalırdı. Derken üretmeden tüketmeler çoğalırdı. Tükettikçe tüketen, bahveden. Bizler bu dünyada yokkende bu dünya vardı. Bizler sonradan geldik buraya bir nevi misafiriz bu dünyada. Bu dünya artık istemiyor bizi. Ya dünya ile barışmalıyız yada gitmeli...

30 Ocak 2012 Pazartesi

Hayat dediğin şey...

Hayat dediğin şey...                                                                                                                                                                                  
 

25 Ocak 2012 Çarşamba

Karemsarlık...



Bir şeyler yapmak isteyip de yapamamak kadar zor gelen bir şey yoktur herhalde. İstersin ama elin kolun bağlıdır, seni destekleyen yardımcı olacak kimsede yoksa o zaman daha da zor gelir. Hayatına küfrederken belki gözünden bir iki damla yaş düşer, kalbin sıkışır, gözlerin yavaşça kapanır sen içini çekerken. Seni kendine getirecek bir coşku dolu sözler geçirirsin aklından. Yüzünde hafif bir gülümseme belirirken bir an duraksar kalırsın sonra gülümsemeyi kendin için tamamlamaya çalışırsın. Derin bir iç çeker, ‘çekerken de aklından o kadar çok şey geçer ki sen bile hatırlamazsın’ nefesini bırakırken öfke ve şiddetinin patlamasını saklamaya çalışırken bulursun kendini. Sonra bulunduğun yerden biraz doğrulur, geçmişindeki düşünceler ile gelecekteki düşüncelerin arasında kalırsın. O an artık ne geçmiş nede gelecektir senin için. Düşünürsün geçmiş için ne yapabilirim: hiçbir şey, gelecek için ne yapabilirim: kuşkulusundur. Beynindeki nöronlar artık ileti vermez bir durumdadır. Artık bitmiş bir vaziyettesindir. Başını öne eğersin ve kendine malum soruyu sorarsın. “Bir şey yapmalı ama ne? ”

24 Ocak 2012 Salı

Başlangıç


Bir işe başladık ama devamı gelirmi bilmiyorum hadi bakalım nereye varacak bu işin sonu.